1492'de Kristof Kolomb'un okyanusu geçmesinden itibaren, gittikleri yerdeki yerli halkın zararına, Avrupalılar, kendi adlandırmalarıyla Yeni Dünya'ya yerleşmeye başladılar. Portekizliler, bu işe Brezilya'da şeker tarlası açıp Afrika'dan getirdikleri köleleri çalıştırarak başladı. Bu politika, bütün Avrupalı sömürge güçleri tarafından benimsendi. Birlikte iki yüz yıldan fazla bir süre 12 milyondan fazla Afrikalıyı Atlantik ötesi köle ticareti çerçevesinde naklettiler. 550.000'den fazla Afrikalı, Hollandalılarca çalışma yerlerine götürüldü. Birkaç sanatçı, yaptıkları resimlerde kölelerin kötü kaderini yansıttılar.
Hollanda köle ticareti, 1621'de Hollanda Batı Hindistan Şirketi'nin (WIC) kurulmasıyla başladı. WIC gemileri, başlangıçta hükümet izniyle savaşan korsan gemisi statüsüyle gönderiliyor ve İspanyol-Portekiz donanmasıyla savaşmak amacıyla sefere çıkıyordu. Amiral Piet Hein 1628'de İspanyol Gümüş Donanması'na üstünlük sağladı ve 1638'de Portekizliler bugünkü Gana'da bulunan Saint George d'el Mina'nın kontrolünü WIC'ye kaptırdı. Buna ek olarak, Brezilya'nın bir kısmı işgal edildi (1624 - 1654) ve 1654'te Cumhuriyet'in Vahşi Sahil (Surinam, Ber-bice, Essequibo-Demarray) adlı bölge ve Antil Adaları'ndan Aruba, Bonaire, Curaçao, Saint Martin, Saint Eustatius ve Saba üzerinde iddia ettiği sömürge hakları kabul edildi.
Hollandalılar, köle tüccarı ve sömürge gücü olarak Atlantik bölgesinde önemli siyasi oyuncu konumuna geldiler. 1730 yılına kadar WIC, köle ticaretinde Hollanda tekelini elinde tuttu. Daha sonra, 1720 yılında kurulan Middelburg Ticari Şirketi, WIC'ye rakip olarak Rotterdam ve Amsterdam'da açtığı çeşitli köle pazarları ile köle pazarlayan en büyük Hollanda şirketi oldu. Yaklaşık 1770 yılında, Hollanda köle ticareti yıllık ortalama altı bin köle nakliyle en yüksek noktasına ulaştı. Daha sonraki yıllarda bu sayı hızlı düşüşe geçti.
Köle olmak, zorla çalıştırılmak, nerede, kiminle ve nasıl yaşayacağı konusunda kişinin hiç söz hakkı olmaması anlamına geliyordu. Afrikalı köleler ve kölelik ortamında doğan çocuklar şeker, kahve, kakao, pamuk ve tütün tarlalarında çalıştırıldılar. Curaçao'daki tuz göletlerinde çalışıp efendilerini bekliyorlardı, fakat kölelerin hepsi kaderlerine razı değildi. Özellikle Surinam'da insanlar kaçarak kölelikten kurtulmaya çalıştılar. Ormana yerleşip oradaki yerlilerinkinin yanında kendi toplumlarını oluşturdular. Bu kaçak kölelere Maron ya da Orman Zencileri deniyordu. Diğer taraftan, tarla ve şehirlerde devamlı irili ufaklı köle isyanları patlak veriyordu. Fransız Devrimi'nin ideallerinden ve Saint Domingue (Haiti)'deki köle isyanının başarısından etkilenen en büyük köle isyanı, 1795'te Tula'nın önderliğinde Curaçao'da özgürlük isteğiyle başladı, ancak Tula, özgürlük girişiminin karşılığını hayatıyla ödedi.
On sekizinci yüzyılın sonunda, köle ticaretine karşı muhalefet ve kızgınlık artmaya başladı. Tartışmaların genelde köle tüccarlarının çıkarları doğrultusunda ilerlemesine rağmen, Hollanda'da dahi gelişmeler bu yönde idi. İngilizlerin baskısıyla 1814 yılında köle ticareti yasaklandı. Fakat Hollanda, Avrupa'da bu yasağı en son uygulamaya koyan ülkelerden biri olarak, ancak 1 Temmuz 1863 yılında kölelerin özgürlüğünü tanıdı.